Doğumdan sonra insanın vücut yapısı çok değişiyor. Bu insan denen yaratık yavrusunu beslemek için hamile iken vücudunda bir yerlere yağlar stokluyor, bebeği rahatlatmak için omurgayı eğiyor, rahim tüm iç organları yukarı sağa sola iterek yerlerini değiştiriyor. Sonuçta bebek doğuyor herşey çok güzel çok mutlusunuz ama o da ne(!) eski genç beden gitmiş yerine garip bir pelte kalmış… Hele ki aman sütüm eksilmesin bahaneleri ile de kendinizi yemeğe teslim ediyorsanız daha fena.
Bütün bunların farkında birisi olarak bu gidişata dur demenin vakti geldi de geçiyor bile diye düşünüyordum. Geçen hafta Yoga Academy / Birarada‘da yoga yapmaya başladım. İyileşecek hastanın doktoru ayağına gelirmiş misali Simge Çıtak da yogaya geldi ve orada tanıştık. Yoga akabinde benim de size danışmam lazım diye konuşurken kendimizi Starbucks’ta kahve içerken bulduk. Bu arada laf aramızda ben decaf yağsız sütlü kahve istedim hani ayıp olmasın falan diye fakat Simge Caramel Macchiato istemez mi…Bir de kekleri göstererek yiyecek birşey ister misin demez mi? İşte o an iyice kanım ısındı doğru insanla karşılaştım dedim Hoş ben istifimi bozmadım “yok yok ben hep öyle içiyorum şimdi yedim tokum” falan dedim.
Kendisi ile uzunca sohbet ettik , kan tahlilleri ve yediklerimi yazmamı istedi…Ben de başladım bakalım yarın tahlilleri de yaptırıyorum. Şu anda evdeki tartıya göre 58 kiloyum amacım 50 kiloya inmek 52 olur ise ne ala… Hani diyete başlayanlar herkese söyler ya diyete başladığını; ki gizli bir baskı oluşsun üstünde diye, hadi ben de Göktürk mahallesi baskısı istiyorum